11 Eylül 2017 Pazartesi

İzlanda'ya Giriş/Part 1


Hayallerin gerçeğe dönüştüğü o an, maile düşen bir uçak bileti... 

Sonrasında alınan aktarma uçuşlar, otel rezervasyonları, gezilecek yerler listesi, Amazon.com'dan sipariş verilen bir İzlanda rehberi, hazırlıklar, İstanbul'un nemli 30-35 derecesinde hazırlanan kışlık bir valiz... Uçağın İzlanda'ya inişe geçmesi ile heyecanın Everest'e tırmanması esnasında anladım o yıllarca okuduğum ters orantının gerçek yaşama dönmüş halini...

Bir kelebek için çok uzun, ama İzlanda için kısacık 4 gün varken yaşamamız gereken; nasıl o kadar çok şey sığdırdık hala inanamıyorum. Hatta hala rüya mıydı acaba diye düşündüğüm oluyor, sonra hala sızlayan ayaklarımı hissediyorum. Hayır diyorum rüya değil, gerçekten oradaydım, gerçekten gördüm o büyülü adayı. 

Anlatacak çok şey var İzlanda'yla ilgili. Yaptığım valizden tut, gezip gördüğüm yerlere, kaldığım otellere, yaşadığım tüm o anlara kadar çok ama çok şey var.

Ama bu yazıyı;

  • İzlanda Hakkında Genel Bilgi
  • Vize İşlemleri
  • Uçak biletleri
  • İzlanda'ya giderken nasıl bir valiz hazırlamalı?
  • Fotoğraf çekimi için götürdüğüm ekipman 
  • İzlanda'da Ulaşım
gibi minik bir ön bilgi vermek amacıyla yazıyorum. 

İzlanda Hakkında Genel Bilgi

İzlanda, Atlas Okyanusu'nun kuzeyindeki Grönland'ın güneyinde kalan volkanik bir ada, nüfusu 300 bin civarlarında; başkenti Reykjavik... Nüfusun çoğu şehirlerde yaşıyor, zaten adayı gezdikçe, şehir harici bir yaşamın çok da mümkün olmadığını görüyorsunuz. Yine de yol üzerinde, minik minik kulübe tarzı evler var. Hatta o evleri şöyle anlatıyım, hani göz muayenesine gidince ekrandan bir ev gösterirler numaranızı belirlemek için, işte o ev kesin İzlanda'nın bir köşesinde... 

Para birimleri İzlanda Kronu (ISK), 1 ISK yaklaşık 0,0320 TL... Giderken yanınıza nakit almanıza gerek yok; her yerde kredi kartı geçiyor. 

Ve en güzeli heryerde, gerçekten heryerde wi-fi var; biz kendi tercihimiz üzerine telefonlarımızı uçak moduna alıp, wi-fi bulduğumuz yerde internete girdik. Eğer telefon kullanmak istiyorsanız, ayrıca bir hat almanız gerekiyor. 

Hava ile ilgili İzlanda'da bir deyiş var; "If you don't like the weather, just wait five minutes" (hava durumundan hoşlanmadıysan, beş dakika bekle). Değişken bir hava, bir bakıyorsun güneş var, bir anda sis çökmüş, arkasından yağmur başlamış...

Hava durumunu da en.vedur.is adresinden takip edebilirsiniz, saatlik tahminler de var.

Vize İşlemleri

İzlanda, özerk bir ülke olmasına rağmen, vize başvurusunu Danimarka üzerinden alıyor. Vize için gerekli evrakları topladıktan sonra Harbiye'deki vfsglobal ofisi üzerinden vizeye başvurabiliyorsunuz. Vizenin çıkması ve pasaportların teslim süresi yaklaşık 10 işgünü. Danimarka Konsolosluğu, kısa süreli seyahatler için doğrudan vize başvurusu almıyor zaten, danışman şirketler aracılığıyla vizeye başvurabiliyorsunuz. 

Her vize başvurusunda sorulan şu soruya gelelim, vizeyi Danimarka'dan alıp, İtalya'ya gitsek sorun olur mu? Gerçekten hiç bir fikrim yok. Biz İzlanda'ya zaten Danimarka üzerinden gideceğimiz ve "Danimarka'yı da görelim" dediğimiz için doğrudan Danimarka üzerinden başvurduk vizeye ve sonuç 6 ay :) (Seyahat süresi kadar vize verenleri de gördü bu gözler, o yüzden 6 ay ikramiye gibi)

Bu arada Türkiye'den İzlanda'ya direk uçuş olmadığı için, öncelikli olarak mutlaka bir Avrupa ülkesine giriş yapmanız gerekiyor.

Uçak Biletleri

Bileti aldıktan sonra herşey su gibi akıp giderken, o bileti satın al tuşuna basana kadar milyon tane şirketin, milyon tane uçuş noktalarına bakıyorsunuz tabii ki. 

Geçen sene yaptığımız "Ölmeden Önce Görülecekler Listesi"nde benim için ilk sıradaydı İzlanda, bu kadar çabuk gerçekleşmesini beklemiyordum. Umut'un "Eylül'de İzlanda soğuk mu olur, kuzey ışıkları olur mu" gibi sorularla günün en anlamsız saatlerinde arayıp darlarken o anda o uçak biletlerine baktığını tabii ki bilmiyordum. Sonra bir gün bir mail düştü Atlas Global'den, bir uçak bileti... İstanbul-Kopenhag, Kopenhag-İstanbul ve süresi 1 hafta... Bir hafta Kopenhag'ta ne yapılır ki düşüncelerini bir kenara bırakıp işime konsantre oldum, akşam Umut geldiğinde İzlanda'ya gidiyoruz dedi. Dalga geçiyor sandım önce, sonra planladıklarını anlattı bir bir. Hooopp kelebekler karnımda...

Tabii ki İzlanda'ya gitmek kolay olmayacaktı. Kopenhag'tan bir aktarmamız vardı. Bu biletleri de flysas'tan (SAS Scandinavian Airlines) aldık. 

Geliyorum ücretlerine, 
İstanbul-Kopenhag / Kopenhag-İstanbul (Atlas Global) --->  860 TL (Vergiler dahil) / kişi
Kopenhag-İzlanda / İzlanda-Kopenhag (SAS) ---> 275 Eur Vergiler dahil) / kişi 

*Zubizu uygumasının AtlasJet'te %10 indirimi var, yukarıdaki fiyat indirimsiz hali. 

Yani kişi başı yaklaşık 2.000 TL uçak biletlerine verdik, bu arada gideceğimiz tarihten 3-4 ay öncesinde aldık biletleri. SAS ile yaptığımız uçuşlarda ekstra 7'şer Eur verip kahvaltı/ sandviç aldık, bunlar fiyata dahil değil. Dilerseniz uçakta servis başladığında da alabiliyorsunuz bunları, tek farkı business class servisinden hemen sonra size aldığınız öğünü getiriyor olmaları. 

Kopenhag'tan İzlanda'ya uçuş yaklaşık 3,5 saat sürüyor. Yani daha da fazla heyecanlanmanız için hala vaktiniz var ;)

İzlanda Valizi

Valizi hazırlarken öncelikle dikkat etmeniz gereken şey kilo sınırı. Türkiye'de bagaj limiti 20 kg iken, yurtdışında 17 kg'a düşüyor. (Kopenhag-İzlanda için söylüyorum bunu) 

Gittiğimiz tarih itibariyle (1-8 Eylül arası), hava sıcaklığı Kopenhag'da 17, İzlanda'da 10-12 derece seviyelerindeydi; dolayısıyla valizin aslında sonbahar-kışa göre hazırlanması gerekiyordu. 

Kışlıklar çıktı meydana tabii, İstanbul'da o ara hava 30-35 derece falan, o sweatshirtleri gördükçe afakanlar basıyor bana sanki hiç giymeyecekmişim gibi bakıyorum hepsine boş boş, sonuç olarak 2 sweatshirt, 1 polar, 4-5 tişört attım çantaya. Yol için biraz daha ince birşeyler ayırdım kenara. 

Burada ekstra bir konudan bahsedeceğim. Sweatshirt vs hikaye de asıl önemli olan giydiğiniz pantolon ve mont, İzlanda'da yağmur ihtimalinin yüksek olduğunu bildiğimiz için (ki bunların bile etkili olmadığı yerler anlatacağım) Columbia pantolonlarımızı ve yeni aldığımız North Face montlarımızı aldık. Hem hafifler, hem de normal yağmur ve rüzgardan koruyorlar ve ekstra da sıcak tutuyorlar. Bir de ekstra soğuk olma ihtimaline karşı termal içliklerimizi aldık. 

Ayakkabı da çok önemli tabi bu aşamada, ben hafif olmalarından dolayı sanki ayağımda yokmuş gibi hissettiren spor ayakkabılar giyiyorum ağırlıklı, dolayısıyla o ağır outdoor ayakkabılardan nefret ediyorum. Ama İzlanda için artık bir outdoor ayakkabı almanın vakti gelmişti, bu seçimimi de Salomon'dan yana kullandım, outdoor özellikli spor ayakkabı. Hayatımda giydiğim (daha doğrusu denediğim) ve aldığım tek outdoor ayakkabı oldu. Su geçirmez özelliği olmasına mutlaka dikkat edin. (ahh o iç çamaşırlarımıza kadar ıslandığımız gün bunları yazacağımı hiç tahmin etmezdim ama ayakkabının suçu yok, kesin bilgi) 

Benim Ekipman ve Sırt Çantam

Hayatımda bir kere olsun şöyle bir tatil hayal ediyorum, elimde sadece pasaportum, minik bir çanta ve ben uçaktayım. Çanta o kadar minik ki önümdeki koltuğun cebine koyuyorum. 

Bu fotoğraf çekmeden yaşayamayan, İstanbul'da x bir yere giderken bile makinemi alsam mı acaba diye düşünen biri için, evet, kesinlikle hayal. 

Tatilin son günlerine doğru sırtımda 50 kilo taşıyormuşum hissi veren çantanın içinde neler vardı?
  • Canon 5D Mark III - 24-70 mm f2.8
  • Sigma Art 24 mm f1.4
  • Canon 50 mm f1.2 (hiç kullanmadım, heryeri aynı aynı anda kadraja sokabilme isteğime yetersiz kaldı)
  • UV Filtre
  • Hoya Prond ND Filtre / 10 stop 
  • Manfrotto Tripod (bu valizin içine girdi)
  • GoPro Hero 3 (Aksiyon kamerasını 1-2 yer dışında kullanmadım)
Bunların dışında da yedek pil, şarj aleti vb. de o sırt çantasına giriş yaptı. 

Bu arada makinemin waterproof özelliğinin olduğunu biliyordum ama hiç bir zaman test etme şansım olmamıştı. Evet waterproof ama bu, makineyi direk suyun altına soktum anlamına gelmiyor :) Gitmeden önce DSLR makineler için yapılan yağmurluklardan aldım ama makineyi koruyayım derken fotoğraf çekmek eziyete dönüştüğü için bir yerden sonra yağmurluğu çok da kullanmadım.

İzlanda'da Ulaşım

Kısa sürede çok yer gezmek istiyorsanız, klasik Golden Circle turu dışına çıkmak istiyorsanız ve de bizim gibi tur ile gitmediyseniz, araba kiralayın. Böylelikle hem gittiğiniz yerlerde istediğiniz kadar kalabilir, keyifle tadını çıkarabilirsiniz.

Arabayı da Umut'un uzun incelemeleri sonucunda Orange Car'dan kiraladık. Bir kampanya yakalayıp, hem çift sürücü hem de GPS aldık. Bu kampanyayla birlikte 4 günlük araba kiralaması tüm vergiler dahil 1.250 TL civarında; bunun 250 TL'si de full koruma paketi. Araba kiralama ile ilgili kampanyaları www.rentalcars.com adresinden takip edebilirsiniz. 

Orange Car'dan araba kiraladığınızda size Olis (benzin istasyonu) Discount Card veriyor. Bu kartla hem aldığınız benzini indirimli ödüyorsunuz, hem de her Olis ziyaretinizde sizi ücretsiz sıcak bir kahve bekliyor. Benzin istasyonları ağırlıklı self service... Bir anda turistken, hooop bir bakıyorsunuz pompacıya dönmüşsünüz :)

Orange Car'dan araba kiraladığınızda, sizi shuttle ile havaalanından alıp ofise götürüyorlar ve arabayı orada teslim alıyorsunuz. Dönüşünüz de yine aynı şekilde. Arabayı full alıp, yine full bırakmanız gerekiyor. Full bırakmazsanız daha yüksek bir ücretten benzin parası ödüyorsunuz. 

Ayrıca, bir kaza durumunda da, masrafı önce Orange Car'a ödüyorsunuz, sonrasında onlar size ödeme yapıyorlar. Arabayı teslim ederlerken bir de şöyle bir uyarıda bulundular bize. Rüzgar sert olabileceğinden kapıları açarken dikkatli olun dediler, kapıyı kırmadan arabayı teslim ettik neyse ki :)
Ve o arabayla 2.000 km'den fazla yol yaptık...

O dolu dolu geçirdiğimiz 2.000 km'nin detayları da sonraki yazılarda...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder