27 Eylül 2017 Çarşamba

İzlanda / 1.Gün / Golden Circle

Golden Circle

İzlanda'ya giden herkesin mutlaka yaptığı tur Golden Circle. Şehir merkezi Reykjavik'ten başlayıp, gün sonunda aynı yerden geçmeden tekrar Reykjavik'e dönebiliyorsunuz. 

Golden Circle'da gezeceğiniz yerler özetle şöyle; 
  • Thingvellir Ulusal Parkı
  • Geysir
  • Gulfoss
  • Kerid Krater Gölü

Bunlara ek olarak sevgili gezgin arkadaşımız Murat (İzlanda'ya iki kez ayak bastığı için idolüm) ve sayesinde tanıdığımız Tansu (İzlanda'da yaşadığı için şu aralar en çok kıskandığım kişi), bize birkaç ekleme yaptılar Golden Circle içerisinde ama bilin bakalım noldu? Yetiştirip gidemedik :( 

Güne nasıl başladık kısmından başlıyorum, sabah Kopenhag'tan uçağa binip hoop İzlanda Keflavik Airport'a iniş yaptık. Bir önceki yazımda (Aa! okumadınız mı? Buraya tık tık) anlattığım gibi Orange Car bizi havaalanından alana kadar valizleri açıp montları, bereleri çıkardık; zira bizi dışarıda yağmur ve rüzgarlı bir hava bekliyordu...

Orange Car'dan arabayı alır almaz, GPS'e Thingvellir Ulusal Parkı'nı işaretledik; ilk durağımız. Bu arada Golden Circle turu için, Reykjavik'ten 1 numaralı yola bağlanıyor, ve o yolu takip ediyorsunuz; böylelikle yukarıda belirttiğim sırada Golden Circle'ı tamamlayabiliyorsunuz.

Golden Circle Tour Map / Google Maps
Thingvellir Ulusal Parkı




Thingvellir Ulusal Parkı, Golden Circle turu içerisinde yer alan ve en çok turist akınına uğrayan yerlerden biri. 1930 yılında ulusal park olmuş, 2004'te UNESCO'nun Dünya Mirasları listesine girmiş. Park, aynı zamanda 10-18.yüzyıllar arasında Vikingler tarafından parlamento olarak kullanılmış.









İzlanda gezisini planlarken en az vakit geçirmek istediğim yer olarak belirlesem de -sonraki günlerde bu parkın içerisindeki görselliğin, şelalelerin aslında bu turda beni en az etkileyen yerler arasında olduğu çok net- 3 saate yakın kaldık parkın içerisinde. (Bkz. fotoğraf çeken insanın bir zerreyi bile atlamaması sendromu)



Oxararfoss



Beni çok az etkiledi desem de, yine de İzlanda'ya ayak basmış her insanın ilk durağı olarak çok güzeldi. İzlanda'da ilk tanıştığımız şelalelerden biri, Oxararfoss Şelalesi... İzlanda'ya gitmeden önce okuduğum milyonlarca notun arasında, aslında güzelliğinin karanlık bir tarafı olduğunu da öğrenmiştim. Parkın parlamento olarak kullanıldığı dönemlerde, ölüm cezasına çaptırılan insanlar bu şelalenin döküldüğü yerde boğularak öldürülüyormuş...





Thingvellir Ulusal Parkı içerisindeki yönlendirmeler çok başarılı, görülebilecek her yer oklarla gösterilmiş durumda. Herhangi bir giriş ücreti yok-ki İzlanda'da Kerid krater gölü hariç hiç bir yere giriş ücreti ödemedik- Kış döneminde giderseniz, havanın kararmasıyla ve kuzey ışıklarının ortaya çıkmasıyla birlikte görsel şölen yaşandığını da okumuştum.

Oxararfoss, ben ve İzlanda'da kaybolan berem :)


Geysir

İzlanda gibi tektonik oluşumları fazlasıyla görebileceğiniz bir yerde Geysir (Gayzer) kesinlikle olmazsa olmaz. Kısaca, fayların altındaki ısınan suyun sıkışıp, bir anda yukarı doğru patlamasıyla oluşuyor, belli bir aralığı yok ama sanırım 5 dakikalık bir döngü söz konusu.

Zaten bölgeye geldiğinizde, buharlaşan suların yarattığı mistik ortam dikkatinizi çekiyor. Geysir için yürüdüğünüz kısa mesafede, yer yer bildiğiniz kaynayan suları görebiliyorsunuz. Geysir'in etrafında kendime bir yer bulup -tabii ki herkes o kısacık süren patlama anını kayıt altına almak istiyor- 1 deneme çekiminden sonra aslında en çok istediğim o renk vurgusunu yaptığım bu fotoğrafı çektim.

Geysir
Sonrasında ise, dur bir de telefonla çekiyim, dur bir de çıplak gözle seyredip tadını çıkarayım derken, 5-6 patlama görüp öyle ayrıldık Geysir'den...

Geysir'de ufak bir mola verip birer çorba içtik, bir de içimiz yanmış olacak ki marketten içecek birşeyler aldık. Aldığımız içecekleri geçiyorum da, bir kase çorbaya 1.650 ISK ödedik, yani yaklaşık 55 TL...

Gözlerimiz faltaşı gibi açılmış, ama kursağımızdan sıcak birşeyler geçmiş olarak sonraki durağa, ve benim en çok görmek istediğim yerlerden birine doğru yola koyulduk...

Gullfoss

Arabayı parkettikten sonra, Gullfoss'un sesiyle bizi çağırdığı yöne doğru yürümeye başladık. Çok merak ediyordum, Gullfoss'la ilgili yüzlerce fotoğrafa bakmıştım ve böyle bir şelalenin varlığına ancak gözlerimle gördüğümde inanabilirdim.

Ve Gullfoss'u ilk gördüğüm an, resmen içim çekildi. Hayal meyal "böyle birşey olamaz" dediğimi hatırlıyorum. Gel gör ki, nasıl bir heyecanla ve şevkle gittiysem aksine neredeyse içime sinen hiç bir fotoğrafımın olmadığı tek yerdi Gullfoss. İnanılmaz bir yağmur ve rüzgar, bir elimde Canon, diğer elimde gopro, sırtımda tripot; tam bir Cevat Kelle gibiydim. Genelde bu tür gezilerde hep öyleyim o kısmı sorun değil ama rüzgarla birlikte yağmurun tamamı benim üstüme yağıyormuş gibi hissediyordum. Makineyi mi kollayayım, rüzgara karşı kendimi mi koruyayım derken, hayalini kurduğum o uzun pozlamayı ancak bu kadar yapabildim.

Gullfoss

Gullfoss




Yukarıdan çektiğimiz bu fotoğraflardan sonra, patikadan aşağıya doğru yürümeye başladık. Her adımda, etkilenmem hiç abartısız 100 kat artıyordu. Hayatımda gördüğüm en büyük şelaleydi, orası kesin; Niagara'ya gitmediğime göre ve kısa zamanlı planlar arasında olmadığına göre önümüzdeki birkaç yıl hayatımda gördüğüm en büyük şelale olmaya devam edecek :)




Ne kadar kaldık aşağıda bilmiyorum, İzlanda'da daha uzun süre kalıyor olsak, hiç düşünmeden yarım günümü geçirirdim orada. Geri dönüş için patikadan yukarıya doğru yürümeye başladık. O kadar büyülemişti ki beni Gullfoss, attığım her 10 adımda bir dönüp arkama bakıyordum, hiç ayrılamayacak gibi hissettiğimi şu yazıyı yazarken bile iliklerime kadar hissediyorum.

Arabaya ulaştıktan sonra, makineyi kurulayıp, arabaya bindik ve GPS'te bir sonraki durağı işaretledik...

Kerid Krater Gölü

Ve işte İzlanda'da girişine ücret ödediğimiz tek yer :) 400 ISK, yaklaşık 13 TL. Bir çorbaya 55 TL verdikten sonra, "13 TL bişey diil yeeaa" diyip gölü görebileceğimiz güzel bir noktaya gittik.




Artık Gullfoss'ta fazlasıyla ıslandığımdan mıdır, sabahın köründen beri yollarda olduğumuzdan mıdır ne, akşamın da çökmeye başlamasıyla titremem başladı :))) Yaz aylarını İstanbul'da kavrularak geçirdiğimiz için, o an "yaşasın üşümek" derken dişlerim birbirine vuruyordu :))

Bizim Golden Circle içinde gidemediğimiz yerlere gelince; biri Kerid Krateri'ne yakın olan Faxi Şelalesi; bir diğeri de Game of Thrones'un bazı bölümlerinin çekildiği Nesjavellir çevresi... (Next time?? Why not!!?)

Artık Golden Circle'ı 1-2 eksikle de olsa tamamlamanın ve şehir merkezine dönmenin vakti gelmişti. Rotamız Reykjavik, otel ve uyku...

O gece, İzlanda'da geçirdiğimiz ilk gece olduğundan, sanki her an kuzey ışıklarını görebilecekmişim gibi bir his vardı içimde, tabii ki odada cam kenarına yerleşip, her an görebilirim belki düşüncesiyle uykuya dalmışım...

Sadece, sabaha karşı 4-5 gibi bir anda gözümü açtığımı hatırlıyorum, bir parlaklık, bir renk vardı sanki gökyüzünde... Rüyamı görüyorum acaba diye yataktan kalktım, gözlerimi ovuşturdum bir daha baktım ama o kadar hayal meyal ki yatağa döndüğüm anı bile nerdeyse hatırlamıyorum. Belki de görmüşümdür!!?? (Bokeh filminden bir sahne gibi)

Ertesi sabah, kuvvetli bir kahvaltıdan ve yolluk hazırlığından sonra yeniden yola çıktık.



Rotamız İzlanda'nın güneydoğusu, o da bir sonraki yazıda...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder