30 Haziran 2015 Salı

İzmir

Soğuk ve yağmurlu bir İstanbul mesai bitiminde göründü bize İzmir yolları... Umut'un işi nedeniyle İzmir'e yazılmıştı kaderimiz, sevinsem mi üzülsem mi bilemedim, hayatımda ilk defa İstanbul dışında bir yerde yaşayacaktım... Tüm arkadaşları, dostları, düzeni geride bırakıp yeni bir şehre, yeni bir hayata merhaba diyecektik... 

Korkuyor muydum? Evet... Yenilikleri, değişiklikleri sevmeme rağmen ve hatta özgür ruhuma rağmen başka bir şehirde yaşam beni korkutuyordu. İstanbul'a aşıktım ben... Gezer, tozar, tatilimi yapar yine kuzu kuzu dönerdim İstanbul'a... 

Umut 6 Ocak'ta yeni görevi için İzmir'e gitti, ben 16 Mart'ta... Hiç ayrı kalmamıştık evlendiğimizden beri, benim gidişim hiç olmayacak gibi geliyordu. Bu süre içinde her haftasonu İzmir-İstanbul arası mekik dokuyorduk...

Zaman hızla aktı gitti ve 17 Mart sabahına yepyeni bir hayatta uyandım... O hafta izinliydim, kendimce İzmir'i öğrenmeye çalışacaktım, zaten bildiğim yerler sınırlıydı... İlk hafta benim için tam bir kabus oldu, 3. günümde trafik cezası yedim, kartımı atm'ye yutturdum ve İzmir'in beni asla sevmeyeceğine inanmaya başladım...

Bir süre sonra İzmir'de kazandığım dostlarla birlikte İzmir daha güzel gelmeye başladı bana... Şu an İstanbul'dayım ama İzmir bana bir çok şey öğrettiği için de minnetarım... Hala yeşil kalan topraklar varmış bu ülkede, insanlar stressiz yaşayabiliyorlarmış, trafik sorunu olmadan araba kullanılabiliyormuş, sebze-meyveyi üzerinde toprağıyla dalıyla satın alabiliyormuş...

 
Her sene gitmek için yalvardığım Alaçatı aslında sezon açılmadan daha güzelmiş, yazın gittiğimde sadece İstanbul'dan uzaklaştığım için mutlu gibi davranıyormuşum, çünkü bütün İstanbul zaten Alaçatı'daymış...
İzmir Alaçatı'dan ibaret değilmiş sadece mesela onu öğrendim... İzmir'in içi de ayrı bir güzelmiş, Kızlarağası Hanı'nda bir acı kahve içmeden, Kemeraltı'nı gezmeden, Saat Kulesi önünden geçmeden İzmir'i bilemiyormuş insan...




Arşiv Karıştırma Vol.1

Çektiğim fotoğraflardan bir arşiv yaptığım ve bu arşivin içinde kaybolduğum doğrudur. Bu fotoğraflar bundan 10 yıl öncesine kadar dayanıyor. O zamanlar bir üniversite öğrencisiyken ve sahip olduğum makine Nikon Coolpix'ken çekmiştim bu fotoğrafları :) Buyrunuz o anlar...


25 Haziran 2015 Perşembe

City Maps 2 Go....

Bir önceki yazımda size gezilerde hayat kurtaracak bir uygulamadan bahsetmiştim veeee şimdi açıklıyorum :)) Bu uygulama hayatıma #cokgezerkencokyiyenbilir ekibi üyesi Sinem ile hayatıma girdi, kendisi gezilerimizde harita kullanımı ve gidilecek yerleri araştırmadan sorumlu kişidir :)

Uygulamamız CityMaps2Go, offline çalışan bir harita.. Aşağıdaki linklerden kendinize uygun olanı ile uygulamayı ekleyebilirsiniz.

iPhone uygulaması (iPad'de de kullanabilirsiniz.)

Uygulamayı yükleyip, gideceğiniz şehri bulup yükleyin, 3 tane bedava şehir hakkınız var, 3. şehirden sonrakileri belirli bir ücret karşılığında yükleyebiliyorsunuz. 

Şehrinizi yükleyin, wireless olan bir ortamda ya da kendi şebekenizin internetinden gitmek istediğiniz yerleri seçin, dilediğiniz renkte yıldızla kategorilerinizi ayırabilirsiniz. 


5 Mayıs 2015 Salı

Doğu Karadeniz (Ayder-Uzungöl-Sümela Manastırı)

Yeşili bu kadar çok, oksijeni bu kadar yoğun bir gezi yapmamıştım daha önce... 3 günlük kısa bir tatili fırsat bilip, Türkiye'de en fazla görmek istediğim yerlerden birine yaptık bu sefer gezimizi... 
En başından başlıyorum anlatmaya, 3 günlük kısa bir tatili o kadar yoğun yaşadım ki hiç bir anını bile atlamak istemiyorum. Cuma günü tatil olduğu için Perşembe akşamından çıktım yola, Umut zaten işi nedeniyle iki gün öncesinde Trabzon'a gitmişti ve beni bekliyordu. Ben de bir heyecan, bir sevinç, anlatamam... 


Yaklaşık 2 saatlik bir rötar sonrasında (hiç şaşırmadım, her zaman başıma gelen şeydir bu) deniz kenarında minicik bir piste indim. Ve gelen anons...Trabzon'a hoşgeldiniz. Bir an önce uçaktan inip görmek istiyordum ama ne mümkün,uçağa bindin mi kalkmayı bilmez, inince kapıları açmayı bilmez :)
Neyse, 2 saatlik gecikme olunca, Trabzon'da her yer kapanmıştı, dolayısıyla bir yer görme şansım olmadı. Asıl tur ertesi gün başlayacağı için hemen otele gidip dinlenmeye çekildik. 



Dipnot 1: Trabzon'da Zorlu Grand Otel'de kaldık, bunların haricinde başka oteller de var tabi ki ama gerçekten gayet başarılı bir otel. Pırıl pırıl, kahvaltısı güzel, merkeze yakın demeyeceğim, merkez zaten otelin ta kendisi :)

Sabah kalkıp kahvaltımızı yaptıktan sonra yola çıktık. İstikamet Ayder Yaylası... Yolda o kadar büyülendim ki, hiç konuşmamış bile olabilirim. Biz gri binalardan başka hiç birşey göremeyen, yolun kenarında bir ot çıksa "Aaa ne güzel yeşillik" dediğimiz bir şehirde yaşarken, Trabzon-Rize yolunda bile dilim tutuldu. Bir yanımızda Karadeniz bize eşlik ederken, diğer yanda Kaçkar Dağları'nın muazzam yeşilliği ile Trabzon'dan Rize'ye doğru ilerledik. 





29 Nisan 2015 Çarşamba

Sırt Çantam...

Herkesin yolculuk esnasında mutlaka yanına aldığı bir çantası vardır, ben tercihimi ekipman yoğunluğu nedeniyle sırt çantasından yana kullanıyorum :) Fotoğraf makinem, hafıza kartları, yeni aşkım gopro, makinelerin şarj aletleri (o kadar geziyorum hala yedek bir pil alamadım en kısa sürede halletmem lazım bu durumu), gerekirse laptop ya da tablet...